ADALET MİTİNGİNE BARTIN TEŞKİLATINDAN TAM DESTEK
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara Güvenpark'tan başlattığı Adalet Yürüyüşü'nü, İstanbul Maltepe'deki Adalet Mitingi ile sonlandırdı. 430 kilometre süren yürüyüşe ve Adalet Mitingine CHP Bartın Teşkilatı da destek verdi.
10 Temmuz 2017 Pazartesi 09:52
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun 15 Haziran'da Ankara-Güvenpark'ta başlayan ve
10 maddelik "Adalet Çağrısı" metnini okudu
Genel Başkan Kılıçdaroğlu, Maltepe'deki Adalet Mitingi'nde konuştu. "Adalet, adalet, adalet" sözleri ile konuşmasına başlayan Kılıçdaroğlu, 10 maddelik "Adalet Çağrısı" metnini okudu. Kılıçdaroğlu, "Bu çağrıdaki tüm taleplerimiz karşılanıncaya kadar durmayacağız. Bu yürüyüş artık başladı. Korku duvarlarını yıkacağız. Adalet yürüyüşümüzün bu son günü yeni bir adımdır" dedi.
Önemli mesajlar verildi
Gerçekleştirilen miting ile ilgili değerlendirmelerde bulunan CHP İl Başkanı Mehmet Arslan, şu ifadeleri kullandı; “Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu
Dünyanın en barışçıl yürüyüşünü yaptık
Hiç kimse unutmasın biz yürürken taşkınlık yapacağımızı düşünüyorlardı, biz yürürken vurup kıracağımızı düşünüyorlardı, dünyanın en barışçıl yürüyüşünü yaptık, dünyanın en barışçıl eylemini yaptık. Hiçbir yurttaşımızın burnu dahi kanamadı. O nedenle güvenliğimizi sağlayan, benimle beraber yürüyen ve bu meydanda olan, bizleri televizyonları başında dinleyen adalete susamış bütün 80 milyona yine şükranlarımı, saygılarımı sunuyorum.
Adalet düzeni olmayan bir devlet yaşayamaz
Niçin adalet? Farklılıklarımızla birlikte yaşamak için adalet, huzur içinde yaşamak için adalet, geleceğe güvenle bakmak için adalet, Türkiye’nin dünyada saygın bir konumu olsun bunun için adalet. Adalet insanlığın ortak paydasıdır, adalet mülkün temelidir. Yunus’un dediği gibi zulüm ile abad olunmaz. Zulmediyorlar, millete zulmediyorlar, fakir fukaraya zulmediyorlar, garibanlara zulmediyorlar, esnafa zulmediyorlar, çiftçiye zulmediyorlar, herkese zulmediyorlar. Zulme karşı durmak bizim namus borcumuzdur. Konfüçyüs adaleti şöyle tanımlar, adalet bir kutup yıldızı gibidir, yerinde sabit durur ama bütün kainat onun etrafında döner.
Örnekler verdi
Konfüçyüs diyor ki, “Kainatında bir adaleti vardır”. İranlı Sadi çok güzel bir tanımlama yapıyor adaletle ilgili olarak. “Dünyanın bütün nehirleri adalete susamış bir insanın susuzluğunu gidermeye yetmez” diyor. Bu meydan ve bu meydanın dışında, meydanda yer olmadığı için gelemeyen adalete susamış sizlere tekrar saygı, tekrar sevgi, tekrar muhabbetlerimi gönderiyorum. Hz. Ömer “Adalet mülkün temelidir” der. Sevgili peygamberimiz “ Bir gün adaletle hükmetmek 70 yıl nafile ibadetten hayırlıdır” der. Adalet bütün inançların ortak temelidir, tıpkı ahlak gibi. Bütün peygamberler adalet için mücadele etmişlerdir. Kuranı Kerim’de adaletle hükmediniz der, işi ehline veriniz der, peygamberimizin veda hutbesi de adalettir. Adalet düzeni olmayan bir toplum, bir devlet yaşayamaz, çöker. Tarih bunun onlarca, yüzlerce, binlerce örneğiyle doludur. Onun için diyoruz ki, “önce adalet.” “Hak, Hukuk, Adalet” diyoruz.
Darbeyi de önleyeceğiz, adaleti de getireceğiz
Yürüyüşe başladığımızda belli çevrelerden eleştiriler geldi. “Efendim adalet sokakta aranmaz” diyorlar. Eğer bir ülkede büyük haksızlıklar varsa, adaletsizlikler, eşitsizlikler varsa o ülkenin mahkemeleri bağımsız değil, siyasi otoritelerden talep alıyorlarsa, hukukun üstünlüğüne göre, vicdanlarına göre hakimler değil de, siyasi otoritenin beklentilerine göre karar veriyorlarsa, milli iradenin tecelligahı olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkileri gasp edilmişse, Türkiye Büyük Millet Meclisi dumura uğratılmışsa, halkın gözü, kulağı ve sesi olan basın susturulmuş veya iktidar tarafından teslim alınmışsa o zaman adalet arayışımızın tek yeri o da sokaktır. Hiç kimse bundan endişe etmesin. “Adalet, Adalet, Adalet sonuna kadar Hak, Hukuk, Adalet” diyeceğiz. Bize diyorlar ki “adaleti niye sokakta arıyorsunuz?” Ama 15 Temmuz darbe girişimini savuşturan parlamentonun onurlu duruşu ve halkın sokağa inmesiyle oldu. 249 şehidimiz var darbeyi önlemek için sokak güzel, adaleti getirmek için sokak kötü. Darbeyi de önleyeceğiz, adaleti de getireceğiz. Sokaksa evet, sonuna kadar sokak!
Yaşadığımız dönem bir dikta dönemidir
Hatırlarsanız 1971 ve 1980 darbelerinden sonra sıkıyönetim mahkemeleri, devlet güvenlik mahkemeleri kurulmuştu, yargılamalar yapılıyordu, haksız pek çok uygulama vardı ve o uygulamaların sonucunda da kararlar çıkıyordu. Ama savcı, hakim karar verirken; savcı delil topluyor, hakim de en azından o delillere bakarak bir şeyler yapıyordu, karar veriyordu. Ergenekon, Balyoz davalarında ise sahte delillerle karar verilmeye başlandı. Yani sahte delil üretiliyor ve öyle karar veriliyordu. Şimdi yani 20 Temmuz sivil darbesinden sonra dosya da delil varmış yokmuş hiç önemli değil. Hakim gözünü dikmiş saraya, saray ne diyecek, ne kadar ceza vereceğiz, saraydan gelen talimata göre karar veriyor. Hiçbir zaman şunu düşünmüyor, dosyada delil var mı, dosya da delil yok mu buna bakmıyor. Yani delilsiz ceza verme dönemi başlamıştır 20 Temmuz sivil darbesinden sonra. Bunu her yerde, her ortamda herkese anlatmak bu meydanın görevidir ve Türkiye’nin görevidir. Yaşadığımız dönem bir dikta dönemidir. Herkes bunu çok iyi bilmeli.
80 milyon için yürüdüm
450 kilometreyi büyük bir keyifle yürüdüm, “450 kilometreyi yürürler mi” diye soru soranlar oldu. “Fazla yürüyemezler canım 50- 60 kilometrede bırakırlar” dediler. Fakat bir baktılar ki yürüyor bu adam. Bu adam yürüyor. Evet, yürüdüm. İnançla yürüdüm, kararlılıkla yürüdüm, ülkem için yürüdüm, Türkiye için yürüdüm, torunlarımız için yürüdüm, 80 milyon için yürüdüm, 80 milyon için. Hiçbir ayrım yapmadım herkesi kucakladım.
Umudumuzu yeniden yeşerttik
Bu yürüyüşle ne kazandık? Bu da güzel bir soru, bu yürüyüşle ne kazandık? Önce toplum olarak korku gömleğini çıkarıp çöp sepetine attık. Çekinmeyeceğiz, cesur olacağız, biz cesur insanlarız. Milli Kurtuluş Savaşını vermiş bir milletiz biz. Korkuya teslim olmak bizim kültürümüzde yoktur. O nedenle dedim zaten yargıçlara, siz de korkuya teslim olmayın, onurlu durun, namuslu durun diye. Yalnız olmadığımızı gördük. Tüm Türkiye’ye ve dünyaya yalnız olmadığımızı duyurduk. Adaletli bir Türkiye kuracağımızı gördük ve bunu bütün dünyaya seslendirdik. Umudumuzu yeniden yeşerttik, artık hepimiz umutluyuz. Hepimiz Türkiye’nin geleceği konusunda umutluyuz. Biliyorsunuz umut bulaşıcıdır, ben umutluysam yanımdaki arkadaşımda umutludur. Maltepe umutluysa bilin ki Maltepe’nin tamamı umutludur. Maltepe umutluysa İstanbul umutludur. İstanbul umutluysa Ankara umutludur. Ankara umutluysa Hakkari umutludur. Herkes umut tohumlarını yeniden eksin. Ve bu yürüyüşte aşımızı, ekmeğimizi paylaşmasını da öğrendik. Tasada ve kıvançta bir olduk. Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçe yaşamayı özledik. Konu adalet olunca tüm farklılıklarımızı bir kenara bırakıp kenetlendik. Ve hep birlikte Türkiye Cumhuriyetinin tarihinin en önemli sayfalarından birini yazdık. Bir tarih ve bir destan yazdık. Bu tarihi, bu destanı yazanlar sizlersiniz. Bu tarihi, bu destanı Türkiye ve dünyanın gündemine getirenler sizlersiniz. Size, hepinize 80 milyona şükranlarımı, saygılarımı ve muhabbetlerimi yine gönderiyorum.
Adalet hakkımız
Biz, yani biz 15 Haziran’dan bu yana yürüyen on binler. Bugün İstanbul Maltepe’de bir araya gelen yüzbinler, milyonlar olarak Tüm Türkiye ve dünyaya sesleniyoruz. Biz, sadece ve sadece adalet istiyoruz. Sadece burada bir araya gelenler için değil, sadece bizleri destekleyenler için değil, herkes için adalet istiyoruz. Biz, 25 gündür on binlerce ağızdan hep birlikte haykırdığımız hak, hukuk, adalet talebimizin çok geç olmadan karşılanmasını istiyoruz. Biz, siyasete ve toplumsal yaşama, “Adalet” yürüyüşümüzün gösterdiği barışçıllığın hakim olmasını istiyoruz. Adalet bir haktır, adalet hakkımızdır. Biz hakkımızı istiyoruz. Adalet mülkün temelidir. Günümüz Türkiye’sinde mülkün temeli ne yazık ki sallanmaktadır. Gün temelinde adalet olan yeni bir toplumsal sözleşme yapma günüdür.
Ne istiyoruz?
İşte bu anlayışla bir araya gelen milyonlar olarak Türkiye’nin özellikle son bir yılda içine sokulduğu duruma dair tespitlerimiz ve acil şekilde yerine getirilmesi gerekenlere ilişkin çağrımız şudur: “1. 15 Temmuz darbe girişimini bir kez daha açık ve kesin bir dille lanetliyoruz. 15 Temmuz gecesi TBMM’nin kararlı, onurlu duruşu ve halkımızın sokağa çıkarak FETÖ darbe girişimine karşı direnmesi ülkemizin anayasal ve demokratik kazanımı olmuştur. Biz buna sokağın/halkın 15 Temmuzu diyoruz. Ancak bu darbe girişiminin siyasi ayağının ortaya çıkarılması iktidar tarafından bilinçli olarak engellenmektedir. 249 şehidimizin aziz hatırası ve 2301 gazimiz için Fetullah Gülen Terör Örgütünün siyasi ayağı ortaya çıkarılmalı ve gerçek darbecilerden hesap sorulmalıdır. 2. İktidar tarafından 15 Temmuz darbe girişimi fırsat bilinerek, 20 Temmuz darbesi yapılmıştır. 20 Temmuz’da OHAL ilan edilmiş ve TBMM’nin yetkileri gasp edilmiştir. Biz buna Sarayın 15 Temmuzu diyoruz. Bir sivil darbeye dönüşen OHAL uygulamaları yasama, yargı ve yürütme gücünü tek kişide toplamıştır. OHAL derhal kaldırılmalı ve hukuk düzeni evrensel ilkelere uygun olarak yeniden tesis edilmelidir.
İfade özgürlüğünün önündeki tüm engeller kaldırılmalı
3. Yargıyı siyasetin emrine vermek demokrasiye ihanettir. Dolayısıyla demokrasinin, can ve mal güvenliğinin vazgeçilmez kuralı olan yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlanmalıdır. Adil yargılanma hakkı eksiksiz bir şekilde uygulanmalıdır. “Kolektif suç” gibi insan haklarına aykırı uygulamalardan vazgeçilmelidir. 4. Bugün, OHAL uygulamalarıyla mağdurların yargıya erişim ve sosyal güvenlik hakları ellerinden alınmıştır. OHAL mağdurları adeta “sivil ölüme” terkedilmiştir. Mağdurların yargıya erişim ve sosyal güvenlik haklarını kısıtlayan tüm uygulamalara hukuk devletinin gereği olarak son verilmelidir. 5. 20 Temmuz sivil darbesinden sonra, 15 Temmuz darbe girişimiyle veya onun arkasındaki örgütle hiçbir ilişkisi bulunmayan, ama sırf Hükümete muhalif görüldüğü için bütün haklarından yoksun kılınan akademisyenler ve diğer kamu görevlileri görevlerine iade edilmelidir. Anayasa Mahkemesinin içtihatları dikkate alınarak, tutuklu milletvekilleri derhal serbest bırakılmalıdır. 6. 150’nin üzerinde gazetecinin hapiste olduğu bir ülkede demokrasiden söz edilemez. Sadece mesleklerini yaptıkları için tutuklanan gazeteciler derhal serbest bırakılmalı, medya üzerindeki tüm baskılara son verilmelidir. Düşünceyi ifade özgürlüğünün önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.
Eğitim politikaları değiştirilmeli
7. OHAL koşullarında, serbest tartışmanın yapılamadığı bir ortamda ve üstelik “devletin bütün imkânları seferber edilerek” gerçekleştirilen Anayasa değişikliği gayrimeşrudur. Toplumun ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlayan anayasa yerine, bir kişinin beklentilerine yanıt veren bir Anayasa değişikliği Yüksek Seçim Kurulu’nun yasadışı kararıyla yürürlüğe konulmuştur. Bu bir “mühürsüz seçimdir.” Türkiye gayrimeşru bir anayasa ile yönetilemez, yönetilmemelidir. 8. Demokratik parlamenter sistem üzerindeki her türlü vesayet kaldırılmalıdır. Din ve vicdan özgürlüğünün güvencesi olan, insan haklarına dayalı demokratik, laik, sosyal hukuk devleti güçlendirilmeli, liyakat esası kamuda göreve başlama ve yükselmede esas alınmalıdır. Eğitimde laiklik ilkesinin aşındırılmasına son verilmeli ve toplumsal adaletsizliği yeniden üreten eğitim politikaları değiştirilmelidir.
Saygılı bir dış politikaya dönüş yapmalı
9. Sadece hukuk alanında değil, toplumsal yaşamın bütün alanlarında yaygın bir adaletsiz düzen devam etmektedir. İşsizlik, yoksulluk, insanca yaşam ücretinden yoksunluk, örgütsüzlük, ayrımcılık, yaygın şiddet, terör gibi çok geniş bir yelpazede yaşanan toplumsal adaletsizliklerin giderilmesi için ortak irade geliştirilmelidir. Toplumsal barışımızı bozan tüm antidemokratik uygulamalara eşit yurttaşlık temelinde son verilmelidir. Toplumsal adaletsizliğin en vahim görünümlerden biri olan kadınlara karşı ayrımcılığın önüne geçilmeli, kadınların özgürlük alanları korunmalı, kadın hakları toplumsal hayatın her alanında uygulanmalıdır. 10. Son zamanlarda uygulanan saldırgan dış politika ülkemizin içindeki adaletsizlikleri de kökleştiren bir kısırdöngü yaratmıştır. Adalet sadece iç politikaya ve toplumsal yaşama değil uluslararası ilişkilere de hâkim olmalıdır. Türkiye coğrafyasındaki tüm halklara, tüm kimliklere kardeşçe, adilane yaklaşan, barışçıl ve uluslararası hukuka saygılı bir dış politikaya dönüş yapmalıdır. Türkiye yüzünü insan haklarına, hukuk devletine, adalete önem veren milletler ailesine çevirmelidir.
Bu mücadele adalet mücadelesi
Hukuka ve Anayasaya saygı, adaleti sağlamanın ilk koşuludur. Hukuk güvenliğinin olmadığı ve adaletin gerçekleşmediği bir toplumda, kamu düzeni ve toplumsal barış sağlanamaz. Adaletsiz toplum ise, insan haysiyetinin zedelendiği bir toplumdur. Bu “Adalet Çağrısı”; adaletin, insan haysiyetine saygının ve toplumsal barışın temeli olduğu inancıyla hazırlanmıştır. Bu mücadele bizim mücadelemiz. Ve biz Türkiye’yiz. Adalet isteyen, barış isteyen, demokrasi, eşitlik, özgürlük ve kardeşlik isteyen Türkiye’yiz. Biz dünyadan kopmak değil, dünya ile barış içinde kardeşçe yaşamak isteyen Türkiye’yiz. Biz kavga değil huzur isteyen Türkiye’yiz. Biz halkız. Bu yol bizim yolumuz, bu meydanlar bizim meydanımız. Bu memleket bizim memleketimiz. Bu mücadele adalet mücadelesi… Bu yürüyüş bizim yürüyüşümüz. Bu çağrıdaki tüm taleplerimiz karşılanıncaya kadar durmayacağız. Bu yürüyüş artık başladı. Korku duvarlarını yıkacağız. Adalet yürüyüşümüzün bu son günü yeni bir başlangıçtır… Yeni bir ilk adımdır. Bu bağlamda Yasama/yürütme ve yargı erklerini kullanan bütün yetkililere bu uyarılarımızı iletirken, siyasal partileri, toplumun farklı kesimlerini, sivil toplum örgütlerini ve bütün yurttaşları, bildirinin hedeflerini sahiplenmeye ve hayata geçirmek için mücadeleye çağırıyoruz.
Adaletsizliğe, haksızlığa, zulme isyan edeceğiz
Şimdi bu çağrıyı Maltepe Meydanından milyonların oyuna sunuyorum, kabul edenle lütfen ellerini kaldırsınlar. Görkemli bir manzara, tarih yazıyoruz. Yeniden doğuyoruz, ülke için doğuyoruz, çocuklarımız için doğuyoruz, torunlarımız için doğuyoruz, Türkiye için doğuyoruz, bayrağımız, vatanımız, ülkümüz için doğuyoruz. Kimsenin kimliğine, kimsenin inancın, kimsenin yaşam tarzına müdahale etmeden, karışmadan, onurluca yürüyeceğiz. Hepinize şükran borçluyu, hepinize teşekkür ediyorum. Şimdi kulakları sağır olan birilerine ve dünyaya sesleniyorum, hiç kimse unutmasın her Firavunun bir Musa’sı vardır. Her Nemrut’un bir İbrahim’i vardır. Firavunu ve Nemrut’u biliyorsunuz. Musa buradadır, İbrahim de buradadır. Çünkü biz adalet istiyoruz. Adaletsizliğe, haksızlığa, zulme isyan edeceğiz, karşı çıkacağız. Çünkü inancımızda diyor ki, "Zulmün karşısında susan dilsiz şeytandır." Şeytan olmayacak, bu ülkede herkes ama herkes zulme karşı çıkacak. Hepinizi saygıyla, sevgiyle, dostça kucaklıyorum. Hepiniz sağ olun, var olun. Bütün Türkiye’yi bütün partilileri, bütün vatandaşlarımı kucaklıyorum. Huzur istiyorum, barış istiyorum, kardeşlik istiyorum. Birlikte yaşayalım diyorum, kavga etmeyelim, farklılıklar zenginliklerimiz olsun. Sağ olun, var olun.”
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 5 Mayıs 2013 Ajans Bartın
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.